23 Ağustos 2011 Salı

İNSANLARI DEĞERLENDİRME ÖLÇÜMÜZ NE OLMALI ? (Genç Gelişim Dergisi- Ekim 2011)

Montaigne[1] dünyaca ünlü “Denemeler” adlı eserinde, zâlim İmparator Neron’un bir mahkûmun ölüm emrini imzalayacağı zaman; “Tanrım, keşke yazmayı hiç öğrenmeseydim” diye haykırdığını kaydeder. Kendi halkına yaptığı zulüm ile tanınan Neron’un bu haykırışı, onu tanıyanlar için ne kadar şaşırtıcı !

Neron; sanat, spor ve müzik etkinliklerinin hâmisi olarak saltanatına devam ederken, Neapolis’te halk önünde lir çalıp şarkı söylüyor, güzel sesiyle herkesi büyülüyor, bir imparator olarak halk önündeki tevazusuyla övgüler topluyordu. Ancak aynı Neron, eski tarihçilerden Yaşlı Pliny[2] tarafından “insanlığın düşmanı” olarak adlandırılmıştı. Roma’nın büyük yangına teslim olduğu sırada, Neron’un yazlık evinde lir çalmaya devam ettiği efsanesi de onun bu çelişkili hareketlerinden doğmuş olmalı.

İnsanları dışa dönük davranışlarıyla yargılamak hatadır ve maalesef pek çok insan bu hataya düşer. Oysa, bir insanın kişiliği hakkında yeterli bilgiye ulaşabilmek zaman ve emek ister. İşyerinde bağırıp çağıran bir patron hakkında daha ilk günden hüküm vermek mümkün değildir. Çocuğunu tehlikeli bir kazadan henüz kurtarmış bir anne ile markette çarpıştığınız zaman, size gereğinden fazla tepki vermesine şaşmamak gerekir. Babasının mezarını ziyaretten dönen bir adam, “Sudan’daki açlık dramı” konusundaki sohbetinizi dinleyemediği için duyarsız olarak nitelendirilebilir mi ?

Maalesef günlük hayatta, insanları anlık davranışlarıyla yargılama alışkanlığına tutulmuş durumdayız. Üstelik bu zararlı alışkanlıktan bizi kurtaracak seans paketi de henüz alışveriş sitelerinde gözükmüyor. İşin daha da vehim yönü; bu zararlı alışkanlığın diğer insanlar tarafından bize karşı da uygulanıyor olması. Bu sebeple, toplumda davranışlarımıza gereğinden fazla dikkat ediyoruz. Bu sebeple, “sosyal âdap” denen şey, ortak yaşamımızı kolaylaştırmaktan çok, kişiliğimizi yanlış anlaşılmalardan koruyacak bir örtü işlevi görüyor.

Oysa, insanları dışadönük davranışlarıyla yargılamak yerine, onları bu davranışa iten sâiki görmek ve daha detaylı gözlemler sonucu bir karara varmak gerekmez mi? Bu konuda Ahmet Rıfat[3]’ın “insan için en büyük sermaye gözlem, etüt ve düşünmedir” sözünü anımsamakta fayda var.

Gözlemlerimizin bizi yeni dostlara ulaştırması dileğiyle.

Av. Ebru EKŞİOĞLU



[1] d. 1533 - ö. 1592. 16. yy. Fransız deneme yazarı.
[2] d. 23, Como – ö. 24 Ağustos 79, Stabiae. Yazar ve filozof.
[3] d. ?, Isparta – ö. 1894. Alim-Yazar.